Cafe Stockholm

Joacim

Ankara'da Tunalı tarafındaysanız dinlenmek ve çalışmak istiyorsanız iyi bir mekan burası. İsveç i·lişkiı şahane, fakat ancak tema. Atıştırmalıklar iyi fakat iskandinav mutfağı değil. Kahveleri de benim benzer biçimde sert sevenler için yaklaşık. Kahvecide çalışma kültürümüz yok ayrımındayım fakat kuruluş priz ve uzatma kablosuna azca yatırım yapsa kötü satın alan çekmez; bunu da eklemeden geçmeyeyim.

Hazal Haksever

Cafe Stockholm'e dısardan bakınca hic anlayamıyorsunuz aslına bakarsak gercekten ne kadar müthis bir yer oldugunu, çünkü dev gibi camlar ve bir sürü spot ısıktan ibaretmis benzer biçimde duruyor icerisi.  fakat iceriye ismimınızı attıgınız anda çevreınızı saran muhtesem kahve kokusu ve Tunalı kargasasının tam aksi bir sükünet yardımıyla aniden icinizi rahatlık kaplayıveriyor.   İsterseniz önce oturacagınız masayı secin, dilerseniz de iceceklerinizi ve tatlınızı...  Artık iyi mi dilek ederseniz. Beni sorarsanız önce oturacagınız masayı belirleyin, peşinden da siparisinizi vermek üzere tezgaha dogru ilerleyin.  Siparis sisteminin ilerleme sekli şöyle:  Gidiyorsunuz, yiyeceginiz/iceceginiz seylere karar veriyorsunuz, hesabınızı ödüyorsunuz ve bunun karsılıgında size üzerinde siparis numaranızın yazdıgı bir fis veriliyor.  Siparisleriniz hazır oldugunda garsonlardan birisi size bunları ulastırıyor.   Kahvelerinin her biri birbirinden leziz ve tatlıları da aynen öyle.  Tiramisu ve havuclu kek benim en sevdiklerim içinde; yanında da mis benzer biçimde bir filtre kahve cok iyi gidiyor. Tunalı'da yürürken birazcık soluklanmak ve kafanızı dinlemek istiyor; bunları yaparken de lezzetli bir kahveden yudumlamayı arzuluyorsanız Cafe Stockholm'ü siddetle öneririm.  Konumu itibariyle de cok ülkü bir mekan.

Salih Mehmet Kartal

bir kız arkadaşımla ve onun başka bir kaç kız arkadaşıyla bu kafeye gitmiştik.. kafenin iç dizaynı ve masaları oldukça güzeldi. kasaya yöneldiğimde kasanın tam yanında duran nebat çayı çeşitlerini görür görmez kendimden geçmiştim. yerden tavana bir dolap yapılmış ve duvarın yetişilebilecek yerlerine nebat çayları doldurulmuştu. çeşit çeşit renk renk. garson eline çayı koyacağı metal kabı alıp yanıma gelmişti ve "hangisinden" demişti. "birazcık şundan birazcık şundan birazcık da şundan koy" . pazardan elma alır benzer biçimde çayımı hazırladım oh mis. ama aslolan öykü o değildi. aslolan öykü ben masaya geçtikten sonrasında mekandaki tek adam olduğumu farketmemdi. yanımdaki kızlara sormuş oldum "ya niçin burada hiç adam yok, yahut niçin bu kadar kız var?" tam yanımda oturan kız yanıt vermişti, "çünkü garsonların tüm bunlar çok yakışıklı." demişti içini çekerek :DD haha, gülmüşbütün. kısacası garsonları yakışıklı ise kızlara aden, içerisi kız doluysa erkeklere aden. :D   hadi bakalım.